“Evvel zaman içinde, askerin biri, birliğini kaybetmiş, bilmediği yollarda sığınacağı bir köy arama ya koyulmuş ve sonunda, aç ve yorgun olarak, bir köye ulaşmayı başarmış. Asker, karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış ve kapı aralığından başını uzatan yaşlı kadından biraz yiyecek istemiş. Yaşlı kadın ‘Halimi görüyorsun, benim yiyeceğim yok ki sana vereyim’ demiş ve kapıyı askerin yüzüne kapatmış. Asker, umutsuzluk içinde ulaştığı ikinci evin kapısını açan yaşlı kadından da ‘Ben de günlerdir ekmek yüzü görmedim. Senin rızkını Tanrı versin’ yanıtını almış. Üçüncü evin kapısını bir çocuk açmış ve askerin yakaran sözlerini dinledikten sonra annesine ‘Kapıda bir asker amca var ve bizden boş bir kazan istiyor’ diye seslenmiş. Anne de oğluna ‘Bahçede, kuyunun yanında duran boş kazanı al, sen de askerle birlikte git, işi bitince kazanı geri getirin’ uyarısında bulunmuş. Asker ve çocuk, kazanı kulplarından tutarak dere kenarına taşımışlar, çalı çırpı toplayarak yaktıkları ateşin üstüne koca kazanı oturtmuşlar. Asker, matarasıyla dereden taşıdığı suyla kazanı doldurduktan sonra dibine yedi tane taş yerleştirmiş! Kendisini şaşkınlıkla seyreden çocuğa da ‘Taş çorbası yapıyorum. Keşke biraz tuzumuz olsa!’ dileğini açıklamış. Çocuk koşarak evine gitmiş ve annesine ‘Anne anne, asker amca taş çorbası yapıyor. Biraz tuz versene’ demiş. Çocuk taştan çorba yapılacağından öylesine heyecanlanmış ki, bağıra bağıra, konu komşuya taş çorbasını duyurmuş. Köyde taş Çorbasının yapıldığını duyan genç ve yaşlı herkes dere kenarına koşmuş ve elindeki kuru bir dal parçası ile kaynayan suyu karıştıran askeri seyre dalmışlar. Sonra, hepsinin aklı başına gelmiş ve köşe bucakta unutulmuş, biraz bulgur, birkaç parça kuru ekmek, üç dört baş kuru soğan, patates, pancar ve mısırı evlerinden getirerek kazana atmışlar. Çorba pişip kıvama geldikten sonra, bizim asker, kazanın çevresinde bekleyen köylülere ‘Sağ olasınız! Çorbamız pişti. Fakat ben bu çorbayı tek başıma yiyip bitiremem. Haydi gelin de birlikte kaşık çalalım’ demiş. O günden buyana da köyün sakinleri, böylesine tadı güzel çorba içmediklerini birbirine anlatıp durmuşlar.”